NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ بْنُ
سَعْدٍ الزُّهْرِيُّ
أَنَّ
يَعْقُوبَ
بْنَ إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَهُمْ
قَالَ
حَدَّثَنَا
أَبِي عَنْ ابْنِ
إِسْحَقَ
عَنْ ثَوْرِ
بْنِ يَزِيدَ
الْحِمْصِيِّ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ عُبَيْدِ
بْنِ أَبِي
صَالِحٍ
الَّذِي
كَانَ يَسْكُنُ
إِيلِيَا
قَالَ
خَرَجْتُ
مَعَ عَدِيِّ
بْنِ عَدَيٍّ
الْكِنْدِيِّ
حَتَّى
قَدِمْنَا
مَكَّةَ فَبَعَثَنِي
إِلَى
صَفِيَّةَ
بِنْتِ
شَيْبَةَ
وَكَانَتْ
قَدْ
حَفِظَتْ
مِنْ
عَائِشَةَ قَالَتْ
سَمِعْتُ
عَائِشَةَ
تَقُولُ سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ لَا
طَلَاقَ
وَلَا عَتَاقَ
فِي غِلَاقٍ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
الْغِلَاقُ
أَظُنُّهُ
فِي
الْغَضَبِ
Muhammed b. Ubeyd b. Ebi
Salih, İlya'da ikamet ettiği sıralarda
(şunları) söylemiştir: (Bir gün) Adiy b. Adiyyi'l-Kindî ile birlikte
(yolculuğa) çıkmıştım. Nihayet Mekke'ye varınca (Adiyy) beni Safiyye bint
Şeybe'ye gönderdi. (Safiyye) Âişe'den (pek çok hadis) öğrenmişti. (Yanına
vardığımız zaman Safiyye bana şunları) söyledi:
"Ben Âişe'yi
"Rasûlullah (s.a.v.)'in;
"Öfke (veya
zorlanma) hâlinde ne boşama olabilir ne de (köle veya cariyeyi) âzâd
etmek." dediğini duydum." derken işittim.
İbn Mace, talak; Ahmed
b. Hanbel, II, 276; Beyhakî, es-Sünenii'1-kübra, VII, 357; Hakim, Müstedrek,
II, 198.
Ebû Dâvûd dedi ki:
"Öyle zannediyorum ki el-gılâk öfke demektir.
İzah:
"Iğlak"
kelimesi, zorlama, tehdit ve öfke anlamlarına gelir. Esasen “iğlak”, kapamak
demektir. Çünkü insan zorlandığı ya da öfkelendiği zaman düşüncesi kapanır,
düşünemez hâle gelir. Musannif Ebû Dâvûd bu kelimeye öfke manası verdiği için
biz de tercümemizde bu mânyı esas aldık ve kelimenin öteki manasına da parantez
içerisinde yer verdik.
Beyhakî bu kelimenin
öfke ve zorlanma manasına geldiğini fakat ğalak kelimesininse sadece öfke
anlamında kullanıldığını ifade ederken el-Farisî, zâten halkın çoğunun Öfke
hâlinde talak verdiğini söyleyerek metinde geçen "ığlak" kelimesine
"öfke" mânâsı vermenin yanlış olduğunu söylemiştir.[İbn Hacer,
Fethü'1-Bâri, XI, 306.]
Hanbelî ulemasından
İbnu'l-Kayyim'e göre öfke üç kısımdır:
1. Aklı gideren ve
sahibini, ne dediğini ve sözleriyle ne kast ettiğini bilemez hale getiren öfke.
Bu çeşit öfke hâlinde verilen talakın geçerli olmadığında ittifak vardır.
2. Sahibini,
söylediğini bilemeyecek ve sarfettiği sözlerin ne mânâya geldiğini anlamayacak
kadar sarsmayan hafif öfkeler. Bu kısım öfkelerin talakın vukuunda engel teşkil
etmediğinde de ittifak vardır.
3. Sahibinin aklını
tamamen gidermemekle beraber doğru karar vermesine engel olan, geçtikten sonra
sahibinin o anda yapmış olduğu hareketlerden pişmanlık duyduğu şiddetli
öfkelerdir. İşte bu halde verilen talakların geçerli olup olmadığı ihtilâf
konusudur.[İbnu'l-Kayyim, Zadü'l-meâd, IV, 42.]